Borçlar Hukuku
Borçlar Hukuku, kişiler arasındaki borç ilişkilerinin incelendiği özel hukuk disiplinidir. Kaynağını borçlar hukukunun dışında bulan bütün bu borç ilişkilerine ve özellikle sözleşmelere, bunları düzenleyen kanunlarda özel bir hüküm bulunmadıkça, borçlar hukukundaki hükümler doğrudan doğruya veya kıyas yoluyla uygulanır. Bu bakımdan, Türk Borçlar Kanunu, değişik borç ilişkileri yönünden genel bir model, çerçeve bir kanun niteliğini taşır.
Borçlar hukukunun genel hükümleri, borç ilişkisinin unsurlarını, kaynaklarını, ifa sürecini ve sona ermesini düzenlemek suretiyle, hakkında özel hüküm bulunmayan borç ilişkilerine doğrudan tatbiki mümkün hükümler sunmaktadır. Bu kapsamda anılan hükümlerde “borcun kaynağı” olarak, “sözleşme”, “haksız fiil” ve “sebepsiz zenginleşme” olguları ortaya konmuştur. Doğmuş olan bir borç ilişkisindeki ifa ve ifa etmeme ve ayıplı ifa halleri, borç ilişkisinin sona ermesi, “bağlanma parası”, “cayma parası” ve “cezai şart” gibi kavramlar ile borç ilişkilerinde taraf değişiklikleri de ayrıntılı olarak düzenleme altına alınmıştır.
Özel nitelikleri sebebiyle genel hükümlerin tatbikinin yeterli veya uygun görülmediği satış, bağış, ödünç, kira, hizmet, eser, vekalet, simsarlık, vekaletsiz iş görme, saklama ve kefalet sözleşmesi gibi pek çok borç ilişkisi, Borçlar Kanunu’nda “Özel Hükümler” başlığı altında düzenlenmiştir.
Borç ilişkisinin hukuka uygun olarak doğup doğmadığının tespiti, hukuka uygun sözleşme hazırlaması, sözleşmeye konu borç ilişkisinin niteliğinin belirlenip doğru sürecin planlanması, ifa sürecinin ilişkinin niteliğine göre hukuka uygun tasarlanması, ifa etmeme veya kötü ifa hallerinde alacaklının haklarına ulaşması için kanunda öngörülen külfetlerin doğru tespit ve icrası, “mücbir sebep” veya “aşırı ifa güçlüğü” gibi sebeplerle karşılaşılması halinde izlenmesi gereken sürecin tespiti gibi hukuki faaliyetler ancak, borçlar hukuku genel hükümlerinin özümsenmesi ve analitik bir bakış açısıyla olguların değerlendirilmesi ile mümkün olabilir.
Borçlar hukuku özel hükümleri kapsamına kalan satış, bağış, kira, kefalet gibi sözleşmelerden kaynaklanan ihtilaf ve davalarda yasanın taraflara sunduğu hakların ileri sürülme ve gerekirse dava edilip süreci yönetme faaliyetleri de başlı başına yetkinlik gerektirmektedir. Özellikle sosyal ve ticari hayatta yoğun olarak uygulama alanı bulan “pazarlamacılık”, “kefalet” “eser” ve “kat karşılığı inşaat sözleşmesi” gibi başlıklar altında öngörülmüş olan hükümlerin sağladığı yasal yolların tespit ve tatbiki, çoğu zaman ciddi bir hukuki birikim ve nitelikli bir zihni emek gerektirmektedir.
Diğer pek çok hukuk alanında da geçerli olduğu üzere, borçlar hukuku bakımından bir hakkın edinimi, bir alacağın doğması veya yasanın sağladığı hakların kullanımı için hukukun gerekli gördüğü unsurların çok zaman ilişkinin başından itibaren mevcut olması büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple “sözleşme yapma”, “haksız fiile maruz kalma”, “ayıplı ifayla karşılaşma”, “ifa güçlüğü yaşama”, “mücbir sebebe maruz kalma”, “maddi ve manevi tazminat davaları yoluyla hak arama ihtiyacı hissetme” gibi durumlarının tamamı, yetkin avukatlardan destek almayı zorunlu kılmaktadır.